Merhaba

 




Ben Pınar, bugün sizinle tanışmak için güzel bir gün. Hava puslu, tv boş boş ses olsun diye açık, tavşan kanı çayım ve Kadıköy manzarası... Karşımda da buralarda ne olacak diye gezinen belki meraklı bir kaç insan..

Bende işleyen en büyük motto şu oldu hep: Aklına geldiği an yap, yoksa yapasın gelmez.Gerçekten de aklınıza yatan bir şey o an size çok büyük ve yaratıcı gelebilir, büyük bir tutku ve istek duyabilirsiniz ama bu iş geciktikçe, üzerinde çok düşündükçe sakız gibi uzuyor ve sonrasında o fikirden soğuyorsunuz hatta artık sizin için bir özelliği kalmamaya başlıyor.

Şimdi artık zamanı gelmedi mi dedim çünkü yaş 30'u geçtikten sonra her şey bir tık daha uzaklaşıyor sizden. Gerçekliğin tatsız yüzünü görüp bundan sonra kaçırılacak tek bir an bile kalmadı diyorsunuz. Bunu derken dünyayı sırt çantasıyla falan gezmeyi düşünürken -ve hali hazırda düzenli maaş alıyordum tabi :)- nereden bileyim sonraki 1 seneme çürüyen muz kabuğuna bakar gibi bakacağımı...

Uf sen de amma karamsar çıktın diyebilirsiniz ama öyle olmayacak söz.Burada çok eğleneceğiz,kendimize bakıp o güzelliğin eşsizliğiyle mutlu olacağız, kendimiz yaratıp bazen yanılacağız bazen başaracağız yani bence çoğu zaman başaracağız.

Son 3 senemde bir şeyi keşfettim ki bunu daha önce bu kadar bir aydınlanmayla yaşamamıştım. Ben hayatımda bir çok kez kilo alıp verdim. 17 yaşımda birden 30 kilo aldım ve daha sonra 20 kilo verdim.Bu yıllar içinde bir çok kez kendime karşı bir savaşa döndü ve onlarca kez kilo alıp verdim ve sonunda olan bedenime oldu. Dolayısıyla 3 sene önce aldığım radikal bir karar ile her yiyeceğim öğüne, vücuduma kabul edeceğim her besine ben hükmetmeye başladım. Kızartmasına da, burgerine de, kebabına da, hamur işlerine de...

Tek bir şartım vardı kendime, doğanın verdiği bazı şeylere değil, her şeye odaklanmaya başlamak. Bunun için bir çok odak noktası oluşturdum kendime yani sadece beslenme olarak değil, doğanın hala bu haliyle sürdürülebilir olması için ne kadar çok çaba sarf etmemiz gerektiği gibi... Belki farkında değiliz ama 1 dakika öncesi ile 1 dakika sonrası nasıl tutmuyor ise geçen seneki dünya ile bu seneki dünya bambaşka...

Bıraktığımız her karbon izi ile gelecek nesillere daha da yaşanılmayacak bir dünya bırakırken biz 90 neslinin bile çocukluğumuzda aldığımız o domates tadını artık alamadığımızı biliyoruz. Her şey yapay, doğal olan pahalı, erişim az, yerel olan az, toprağımızı sürecek çiftçi yok artık...

Diyeceğim o ki, bedenime giren her şeyi kontrol etmeye başlayınca doğanın bana verdiklerini keşfetmeye, yüzüne bakmadıklarıma bakmaya, buzdolabından çöpe gitmeden önce değerlendirmeye başladım. Ve bu dönüşüm kendimi iyi hissettirmeye, kendimi iyi hissedince de kilo vermeye döndü... 

Bu blogda kendimize, özümüze bakmayı, yaparken canlı hissetmeyi, sonuçtan da mutlu olmayı deneyimleyeceğiz... Beraber sizinle her adımda ben de bunun bir parçası olmaktan gurur duyacağım ve aslında hepimizin içindeki o doğaya dönüşün mutluluğunu etrafımıza yayacağız.Bir çok tarifi dünyanın her yerinden başka bloggerlardan ya da temiz beslenen insanların tariflerinden ilham alarak sentezledim ve en son Pınar dokunuşlarıyla eşsiz tarifler yarattım.Tadını, lezzetini, eksiğini ve tamlığını değerlendiren yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

Benimle olduğunuz için şimdiden teşekkür ederim, hadi başlayalım...

Yorumlar

Popüler Yayınlar